Kopmayalım!

~ 21.07.2011, Güngör MENGİ ~

Başbakan Erdoğan bir haftadır Kıbrıs için bastırıyor. AB’ye her gün “One minute” çekiyor!

Başbakan, Türkiye’nin artan politik ve ekonomik gücünü, ayrıca son seçimde yükselen kendine güven duygusunu Kıbrıs’ta köklü çözümün sermayesi olarak değerlendirme arzusu ile doğru bir hedef seçti.

Türkiye Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanı olacağı 2012 Haziran’ına kadar adadaki Türk ve Rum taraflarının birleşmelerinin sağlanmasını istiyor.

Aksi halde?..

Bu sorunun cevabını dün bir kez daha ilân etti:

“Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum tarafının 2012’de AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenmesi halinde açık ve net söylüyorum; Türkiye’nin AB ile ilişkileri tamamen donacaktır!”

AB’nin Türkiye’ye yaptığı haksızlıkların listesi uzun. Fakat Annan Planı’nın Kuzey’de kabul edilip Güney’de Rumlar tarafından açık ara reddedilmesine rağmen Türklerin cezalandırılıp Rumların ödüllendirilmesi, siyasi tarihin az görülecek haksızlıklarından biridir.

Burada hiç kimse Başbakan Erdoğan’dan yükselen tehdidin haksız ve yersiz olduğunu iddia edemez.

Tek sorun Türkiye’nin ilişkileri dondurmasının AB içinde bir yankı, bir silkiniş yaratıp yaratmayacağıdır.

Türkiye’nin AB üyeliği yoluna sürekli hendek kazan ülkeler için “Kör istedi bir göz, Allah verdi iki göz” misali bir sonuç doğmayacağından emin olabilir miyiz? Hayır..

Rest çekme eylemi formüle edilirken riskler hesaplandı, Brüksel’de gerekli alt yapı hazırlandı mı?

Çünkü AB bağlantısı ve ilişkileri, şu dönemde Türkiye için vazgeçilemeyecek ve riske sokulmayacak kadar değerli bir güvencedir.

Rejimin otoriterliğe kayma eğilimi yüksektir. AB çapasından kurtulduğu anda Türkiye’nin Ortadoğu’lu rejimler safına hızla sürükleneceğinden korkmak kuruntu sayılmamalıdır.

Zaten şu anda ne demokrasiyiz ne otokrasi; Türkiye’deki rejim melez kabul ediliyor. Ve bu durum kaygılara sebep oluyor.

Washington Post’un önceki gün yer verdiği başyazı buna örnektir.

Amerika pek çok konuda Türkiye’nin yardımına muhtaç durumda. Gazete bu duruma rağmen ve “Başbakan Erdoğan’ın ters mizacı”ndan doğacak olumsuz tepkileri göze almak pahasına ABD Dışişleri Bakanı Clinton’un medya özgürlüğüne ilişkin kaygıları açık açık söylediğini ve böyle davranarak doğru hareket ettiğini yazdı.

Zaten özgürlük sorunları büyümekte olan demokrasimizin sigortaları ile oynamaya kalkışmayalım.

AB ile ipleri koparmak maceradır!

Akıl almaz şeyler

Silvan’daki katliamı kim yaptırdı?

İçerdeki yani İmralı’daki elebaşı mı, yoksa dışarıdaki yani Kandil’deki elebaşı mı?

Avukatları aracılığıyla yaptığı olağan açıklamaların sonuncusunda Öcalan, profesyonel katillere özgü soğukkanlılık içinde ihaneti sahipleniyor.

Cenazeler daha soğumamışken gözdağı vermeye devam ediyor:

“Yarın bunun on katı gelişebilir. Bir günde çok fazla kayıplar da yaşanabilir. Eskisi gibi yalnız kırsalda da olmayabilir, şehirlerde de olabilir!”

Bir yandan da halkı yönetime karşı kışkırtıyor:

“Heyetle (devlet heyeti) son bir görüşme daha gerçekleştirdik. Kamuoyunun bilmesinde fayda var. Böyle kritik ve sıcak bir dönemde bile görüşmenin sürmesi ciddidir, önemlidir.”

Millet şehitleri için ağlarken “devlet” terörist elebaşı ile ne konuşur?

Ve hangi amaca hizmet uğruna bu görüşmenin halka duyurulmasına izin verilir?

Akıl almaz şeyler oluyor!

(GazeteVatan 21.07.2011)

Güngör MENGİ | Tüm Yazıları
Hits: 1683