İVEDİLİKLE

~ 21.07.2016, Av. Reha TAŞKESEN ~

 

        “Bugünün işini yarına bırakma”

 

            Geçmişe takılarak, bugünü konuşarak geleceği kaçırmayalım.

 

            Hayaller peşinde de koşmayalım.

 

            Hiçbir şeyden haberimiz yoktu denilemez.

 

            Devletin bilmediği hiçbir şey olmaz.

 

            Aksi durumda devlet de olmaz.

 

            Bir darbe girişimi önlenmiştir.

 

            Cumhurbaşkanı, hükümet, siyasi partiler, emniyet mensupları, TSK içerisindeki vatansever unsurlar ve en önemlisi de millet darbecilerin yolunu kesmiştir.

 

            Bu bir “Milli Birlik” tablosudur. İhtiyaçtır.

 

            Ancak, binlerce kişinin tutuklanması da konunun vahametine dikkat çekmiştir.

 

            TSK, Emniyet, Yargı başta olmak üzere devletin hemen bütün kurum ve kuruluşlarında başlayan arındırma hareketi, aynı zamanda devlet yapısında da boşlukların doğmasına neden olmuştur/olmaya da devam edecektir.

 

            İki gece önce Malatya ve Konya illerinde yaşananlar bu boşlukların ne gibi sonuçlara neden olabileceği bakımından önem arz etmektedir.

 

            17 Temmuz 2016 gecesi Malatya’da Alevi vatandaşlarımızın yaşadığı mahalleye saldırı girişimi emniyet mensuplarının ve Vali’nin de olay mahalline gelmesi üzerine önlenebilmiştir.

 

            Yine aynı gece Konya’daki askeri lojmanlar civarında sivil şahısların toplandığı ve binalara taş atmak suretiyle aileleri tedirgin ettiklerine yönelik duyumlar alınmıştır.

 

            Bu ve benzeri olaylar kamu güvenliği bakımından hassasiyet oluşturmaktadır.

 

            15 Temmuz 2016 gecesi Boğaz Köprüsü üzerindeki rütbesiz askerlere yönelik hakaret ve davranışlar ise özellikle TSK’nın ülkede ve uluslararası alanda itibarının zedelenmesi bakımından önemli iz bırakmıştır. Bu hakaret ve davranışların IŞİD militanlarına benzer kişiler tarafından tahrik ve teşvik ediliyor olması da ayrıca dikkat çekmiştir.

 

            Vatandaşların ülkenin, milletin, devletin bütünlüğüne, birliğine ve dirliğine olan hassasiyeti her türlü takdirin üzerindedir.

 

            Ancak, sokak halka teslim edilmemelidir.

 

            Halka sokakta nöbet tutun dediğimiz nokta, devletin sorgulandığı noktadır.

 

            Daha da kabul edilemez olanı, bir yargılama süreci olmaksızın suç isnat edilmesi ve infaz çetelerinin ortaya çıkması olasılığıdır.

 

            İvedilikle önlenmelidir.

 

            İnsan fanidir, devlet bakidir.

 

            Türkiye, bir yandan PKK ve IŞİD ile mücadele ederken diğer yandan da darbe girişiminin faillerinin mensubu olduğu “Fethullah Gülen Cemaati” (FGC) ile de mücadele etmektedir. Yani 10 yıl önce sadece PKK örgütü ile ve güneydoğu ile sınırlı bir bölgede mücadele ederken, bugün 3 ayrı örgüt ile neredeyse yurt sathında mücadele etmek zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

 

            Güvenlik sorunu alan ve hacim olarak büyümüştür.

 

            Öncelikli konu; sorunun siyasi ve askeri boyutlarını olabildiği ölçüde küçültmektir.

 

            TSK ve Emniyet, nicelik ve nitelik olarak onarılmalıdır. Devletin güvenlik güçlerinin görevlerini yerine getirebilme yeterliliği de muhafaza edilmelidir.

 

            Kamuda ortaya çıkabilecek hassasiyetler süratle giderilerek, vatandaşların huzur ve güven ortamı tesis edilmelidir. Hiçbir ayrım yapmadan bütün vatandaşların can ve mal güvenliği devletin ehil kamu ve güvenlik personeli tarafından güvence altına alınmalıdır.

 

            Arındırma çalışması sonucu yargı erkinde ortaya çıkan boşlukların ne şekilde doldurulacağı da hassasiyet arz eden bir konudur.

 

            Boşlukların doldurulması, eksikliklerin giderilmesi ivedilik arz etmektedir.

 

            Diğer önemli bir husus ise doğru istihbarat üretiminin olabildiği ölçüde erkenden temin edilmesi ve tevzi edilmesidir.

 

            Kamuoyunda bu konuda da bazı boşluklar olduğu ve yetersiz kalındığı izlenimi vardır.

 

            Yanıltıcı, eksik ve kusurlu istihbarat çerçevesinde yapılacak ya da yapılamayacak faaliyetlerin yol açacağı zararların telafisi mümkün olamayabilir.

 

            Bunun örnekleri yakın tarihimizde yaşanmıştır.

 

            İstihbarat uzmanlık işidir. Kaliteli istihbarat üretimi deneyimli istihbarat personeli tarafından yapılabilir. Devlet istihbaratı ise, uluslararası konularda bilgi ve deneyimi olan personel tarafından üretilebilir. Ciddi bir konudur. PKK, IŞİD ve FGC ile mücadele edilen bir süreçte doğru ve kaliteli istihbarat üretimi önem arz etmektedir.

 

            İstihbarat “mışlı” cümleler içermemelidir, “caktır” şeklinde cümleler içermelidir.

 

            Doğru zamanda ilgililere ulaşmayan istihbarat sadece haber olarak kalır. Anlamı ve önemi yoktur.

 

            Konunun ivedilikle sağlam bir zemine oturtulması zarureti bulunmaktadır.

            Türkiye, arzu edilmeyen bir darbe girişimine sahne olmuştur. Yaşananlar Türkiye’ye yakışmamıştır.

 

            Ancak, FGC mensuplarının devletin bütün organlarına sızmış olduğu ve yapılandığı hususu yıllardır bilinmektedir. Anlaşılıyor ki; yetkililer ve ilgililer “üç maymunu” oynamayı yeğ tutmuşlardır.

 

            Bugün önemli şahsiyetlerin “haberimiz yoktu”, “elimizde bilgi yoktu”  gibi açıklamaları hayretle izlenmektedir.

 

            2006 yılında, bir askeri eğitim kurumunda önemli görevde bulunan FGC mensubu bir yarbay, tespit ve teşhis edilmesi üzerine yurtdışına kursa gönderilmiştir. Yani kaçırılmıştır. 10 yıl sonra ise, tümgeneral rütbesi ile Genelkurmay Karargahı’nda komutanların etkisizleştirilmesi faaliyetini yönettiğini anlıyoruz.

 

            Neredeyse bütün muharip tugay komutanlarının FGC üyesi olduğunu hayretle öğreniyoruz.

 

            Bu kişilerin TSK bünyesinde önleri nasıl açılmıştır?

 

            Her yıl albaylıktan generalliğe ve amiralliğe terfi eden 20 kadar kişinin ne olduğunu kurum nasıl olmuştur da anlayamamıştır?

 

            Bu kişiler ilk sıralara nasıl yerleştirilmiştir?

 

            Önemli görevlere atanmaları nasıl sağlanmıştır?

 

            “Haberimiz yoktu”, “bilgimiz yoktu” diyemezsiniz.

 

            Gülünç olursunuz.

 

            İvedilikle araştırılmalıdır.

 

            Her şeye rağmen Türkiye; demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti anlayışını geliştirebilmelidir. Darbe girişimi olgunlukla önlenmiştir. Önümüzde başarmamız gereken bir süreç daha vardır.

 

            Hukuki sürecin bağımsız mahkemeler tarafından ve süratle tamamlanmasıdır.

 

            Kin ve nefret duyguları ile değil, “adil yargılanma” ilkesi istikametinde hareket edilebilmelidir.

 

            Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifa, Milletimize geçmiş olsun diyoruz.

 

 

                                                                                                          Av. Reha Taşkesen

                                                                                                          19.07.2016, Ankara

                                                                                                         

 

Av. Reha TAŞKESEN | Tüm Yazıları
Hits: 4179