KAHROLSUN TERÖRİSTLER !

~ 29.03.2016, Av. Abdurrahman BAYRAMOĞLU ~

Türkiye özelinde 2015 Haziran seçim süreciyle birlikte yoğunlaşan ve giderek ülke gündemini tümden belirleyen bir olgu haline gelen terör konusunda birkaç konuya değinmek istedim.

Onlarca yıldan beri sayısız kez dinlediğimiz ve artık “bir kulağımızdan girip öbüründen çıkmak” dışında hiçbir etkisi olmayan “terörün kökünü kazıyoruz” türünden klasik şehit cenazesi söylemlerini dinlerken; tel kafesleri ve kovucu tabletleri aşarak, gece yarısı odaya dalan, hain bir sivrisineği öldürmek için, elinde yastık, don gömlek ve kan ter içinde odanın içinde koştururken bir yandan da sivrisineğe tehditler yağdıran ebeveyn figürünü izleyen çocuk gibi hissediyorum kendimi.

Yastıkla tavan arasında sıkışan sivrisineğin kanını bir matador edasıyla izleyenlere gösterip, öldürdüğü sivrisineğe ağız dolusu küfürler eden, iyimser söylemle, bir gecelik kahramanımız gibiler, o kelli felli devlet büyükleri!

Bir sonraki gece, filmin bilmem kaçıncı tekrarını izlemek üzere;

İyi uykular…

***

Terör sorununa, bataklık ve sivrisinek metaforu üzerinden bakınca, kapitalizmin “küreselleşme” çıkmazı ve dinlerin “kafir” kavramının toplumsal barışa negatif etkisi çıkıyor karşımıza.

“Küreselleşme” sorunu, sınırsız iletişim olanaklarının doğurduğu karşılıklı etkileşim dolayısıyla, kapitalizm için paradoksal bir sorun olarak ortada durmaktadır. Daha çok kar, daha fazla sömürü ilkesini temel alan kapitalist sistem, yer kürenin en ücra köşelerine kadar kar peşinde koşarak, tüm kaynakları talan ederken, etki tepkiyi yarattı ve kapitalizmin soygun düzenine başkaldıran yoksul halklar dönemsel olarak kısmi başarılar elde ettiler. Ancak kapitalizmin kontrolsüzlüğe tahammülü yoktu. Tüm Dünya’yı kontrol etmek istiyordu ve başardı!

Küresel sermaye tüm dünyayı kontrol ediyor artık, sınırlar kalktı. Ama artık vitrinleri dışardan izlemekle yetinen uslu ve yoksul komşular için bıçak kemiğe dayandı. Kapitalizmin onlardan aldıklarının farkındalar ve zengin komşularına içten içe diş bilemekteler, haklı olarak.

Terör çağı diye adlandırabileceğimiz bu dönemde, dinlerin kendi inanç kurallarına uymayan tüm insanlar için ortak adlandırması diyebileceğimiz “kafir” kavramı da sorunun bir diğer kaynağını oluşturmaktadır.

“Benim inandığıma inanmayan kafirdir ve benim dinim onlar için ne hüküm verirse onlara karşı o hükümle amel ederim.”

Bu kural bütün dinler için ortaktır. Yani ayrımsız olarak tüm dinler için geçerli olmak üzere, denilebilir ki dinde uzlaşma ve hoşgörü olmaz. Çünkü uzlaşma, hoşgörü ve bağışlama imandan uzaklaşmak anlamına gelir. Bu da dinen makbul değildir. Dinci radikalizm de buradan doğmaktadır. Bazı kadim dinlerin yaygın olarak yaşandıkları coğrafyaların ekonomik gelişmişliğiyle bağlantılı olarak dünya işlerine müdahale konusunda artık yeterince katı olmadıkları bir gerçektir. Ancak bu durum bile dinlerin uzlaşmaz niteliğini ortadan kaldırmaz.

Dinlerin bu uzlaşmaz ve hoşgörüden yoksun niteliği, cennet ve şehitlik gibi her dinin kendine özgü öbür dünya ödülleriyle bezenince gözünü kırpmadan kendini patlatıp onlarca masum insanı öldürmeye hazır binlerce “hasta ruhlu” bulmak çok zor olmasa gerek. Dinsel motivasyonlar dışında hiçbir etmenle bu tarz intihar eylemcilerini bulabilmek olası değildir. Dönem dönem bulunsa da dini motivasyonlar dışında sürdürülebilir değildir.

İdeolojiler, devletlerin egemenlik savaşları, emperyalist hesaplar, yerel çıkar çatışmaları vb. besleyici kaynaklar da göz ardı edilemez ama kanımca bu iki olgu, dönemsel olarak terör çağını besleyen en temel kaynaklardır.

Terör diye kolayca lanetlediğimiz ve ortak düşman ilan ettiğimiz bu olgunun, insanlık tarihinde zaman zaman örneklerine rastlanan sansasyonel suikastlardan farklı bir durum olduğu kanısındayım.

***

Gelinen aşamada, batılı kapitalist toplumlar, ileri karakolları olan biz ve bizim gibi ülke ve toplumlardan, kendi coğrafyalarına doğru yoksul göçlerinin önlenmesi ve terörden gözece uzak kalabilmek için sınırların korunmasını istemekte ve bunun için karlarının bir kısmını güvenlik bütçesi olarak ayırıp Türkiye ve benzeri ileri karakol ülkelerine teklif etmektedir.

Önlerine atılacak kemiği beklerken ağızları sulanan iktidar sahipleri de bu hesabın şaşmaması için topluma sakinleştirici enjekte etmek üzere yancılarını beslemekten geri durmamaktadırlar. Bizden alışmamızı isteyen yancılar işte bu oyuna figüranlık yapmaktadırlar.

“Kahrolsun teröristler.”

“Köklerini kazıyacağız.”

“Siz uyuyun, biz sizi koruruz.”

“Biraz gürültüde uyumaya alışın.”

***

Dinler ve kapitalizm insanlığın iki büyük düşmanı olarak varlıklarını sürdürdükçe bu karanlıklardan çıkış görünmüyor.

İnsanlığın yeni bir dönüşüme gereksinimi var.

Ya diriliş,

Ya tükeniş…

 

 

 

 

Av. Abdurrahman BAYRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1580