'HDP solu Güven Park'ta bitmiştir

~ 17.03.2016, Aydemir GÜLER ~

Saldırıya uğrayanların kim olduğunu ayırt etmekte bir zorluk yok. En azından 2013 Gezi/Haziran zamanından bu yana “bizim insanlarımız” gözle görülür hale gelmiş bulunuyorlar.

Berkin'in cenaze günü İstanbul'da mıydınız?

Sabah liseliler kentin her yanında yürüyorlardı. Onlu yüzlü yan yana gelerek. Bir siyasal programla, nasıl bir mücadele rotası izleyeceğini bilerek falan değil. Ama insan gibi yürüyorlardı.

İstanbul ortadan ikiye bölünmüştü yine ve sağ yanı, kokuşarak çürümüş sağ yanı bir kez daha biber gazı sıkıcılarına vekalet verip sırra kadem basmıştı. Yer yarılmıştı içine girmişlerdi sanki.

Ben vapurda gördüm. Liseli veya liseli velisi, her yaştan bizimkiler derin bir üzüntü, olgun bir yas içinde ama insan gibi cenazeye gittiler, sonra geri döndüler. Gazın önünde dağılmadan duramazlardı, ama gözlerinde biriken yaşlar korkunun önünde baraj olmuştu sanki. Dönüş yolunda yine vapurda konuşuyorlardı. Memleketi, günü, yarını. Kimisi şarkı söylüyordu...

Bu insanlık ayırt edilir. Ali İsmail'in zıplayıp ayaklarını birbirine çarpması gibi. Güven Park çocuklarının önlerinde uzanan yaşama heyecanla, coşkuyla, eğlenerek, güle oynaya, sevgiyle baktıkları fotoğraflardaki, videolardaki gibi.

Muhtemelen Ankara'da da ayırt edilmiştir insanlık. Ama belli ki şu ara korku gözyaşı tanelerine duvar gibi çarpıp geri sekmiyor. Korku insanlığı kuşatıyor. Kuşatmaya izin vermemek için sol gerekiyor. Siyasetiyle, örgütüyle. Ve solun alanını işgalcilerden arındırarak.

Ne köprüde terk edilen otomobile inanırım, ne onlarca kentte gün aşırı yayılan bombalı saldırı dedikodularına. Terör endişesi Gezi'yi, Güven Park'ı, vapurları ve belediye otobüslerini dolduran insanlığı kurutmanın, mümkünse teslim almanın aletidir. Dedikodu çıkmaz, örgütlenir.

Peki teslim alınabilir miyiz, sizce?

Bu soruya kategorik bir hayır demek imkansız. Sözünü ettiğimiz, “bizim taraf”, siyasal bir perspektife, örgütlülüğe, neyi nasıl yapacağının bilincine sahip olsaydı, yani ortaklaştığı şey bir duygudurumundan, gericiliğin ve kötülüğün bütün türlerinin el ele verdiği bu berbat zamanda insan gibi davranmaktan ibaret kalmasaydı bile, kategorik bir yanıt verilemezdi. Kavga verilirdi yalnızca ve pekala bir yenilgi teslim alınmayla sonuçlanabilirdi.

Politik perspektifimizi, örgütlülüğümüzü güçlendireceğiz. Kavga vereceğiz. Ve sonucu göreceğiz. Buraya kadarı tamam.

Ama “bizim” bugün teslim alınma halinden çok uzak olduğumuz açıktır. Güven Park çocuklarının yaşamlarından kısacık spotlar, bu derin alçaklıklar ülkesinde havaya zıplayıp ayaklarını çırpanların hiç de az olmadığını gösteriyor.

Güven Park'ta bizimkiler katledildi.

Bunun vebali, altından kalkılamayacak kadar ağırdır. Rejim öldürürken işini yapmış olur. Diğer yandan kimsenin tesadüfen öldürmeye hakkı yok ve zaten “tesadüfen öldürmüşüm” diyen de yok.

Bu işin vebalinin altından “polis noktasına yönelik olarak planlanan saldırı...” diye geçerken tarif vermekle çıkılmaz. “Devrim durumudur, böyle şeyler olur” diye katledilişimiz aklanamaz.

Güven Park'a vurursanız, orada bizimkileri öldürürsünüz. Bu konuda bir belirsizlik yok. Bilmediğimiz tek nokta şu ki, acaba milliyetçi körlük Güven ve Gezi'nin toplumsal temsil anlamında bir ve aynı şey olduğunun algılanmamasına mı neden oluyor, yoksa düzen güçleri, sık sık yaptıkları gibi, kirli rekabetlerini bizim insanlarımız üstünden mi sürdürüyorlar? Türk ve Kürt milliyetçileri bilek güreşlerini birbirleriyle yaptıkları kadar, bir de bizi vurarak yapıyor olabilirler mi? AKP açısından tereddüt yoktu. Kürt milliyetçiliği için artık soru ortadadır. Bu soruyu ortaya atmak asla haksızlık yapmak değildir. Gezi'yi müzakere partneri AKP'ye karşı darbe girişimi olarak görenlerin şimdi Güven Park'ı patlatmaları tutarsız mı?

Bu sorunun ortaya çıkmasıysa her şeyi değiştirir. Bir yeni sosyal-demokrasi olarak HDP geçen ayki TAK bombasında bitmişti. Bu bitişe karşı, solu kapsama ve tasfiye etme denemesi bir kez daha yapıldı. Saçma ama Kürt milliyetçi hareketi, rejim tarafından sıkıştırıldığı noktada, hem açık parti hem gerilla gücü alanlarında solu kapsama ve tasfiye etmeye yönelik girişimde bulunuyor!

Tek nedeni olabilir bunun. Herhangi bir düzen partisi, düzen dışı dinamikleri baskılama becerisiyle, egemenler dünyasına gücünü kanıtlamaya çalışır. Kürt hareketinin solu tasfiye operasyonlarının başka bir açıklaması yoktur. Yoksa siz “eski deyimle devrimci durum” yaşandığına mı inanıyorsunuz? Devrim safının insanlığa bomba attığı nerede görülmüş?

Altından kalkılamaz... Kapsama ve tasfiye hamlesi Güven Park'ta boşa düşmüştür. Akılsızca bir tercihle kapsanma yoluna girenler, Kürt milliyetçiliği tarafından zamanla solculuklarından arındırılmayı hiç beklemeksizin, o bombalı aracın altında kaldılar. PKK'ye katılan sol yapılar bitmiştir. Aynı şey, ikide bir dönüp “bizim dışımızda solculuk yapacak bir alan yok, sol biziz” diye tekrarlayan HDP için de geçerlidir. “HDP solu” Güven Park önünde bitmiştir. O gözyaşı damlalarının altından kalkamazsınız. Bazı yanlışlar solun yapabileceği yanlışlar değildir. Giderseniz, geri gelemezsiniz.

“Bombayı siz attıysanız bile bari sahiplenmeyin” yakarışı solda bir başka utanç belgesidir. Bu belgeli utançtan geri dönmek aşağı yukarı imkansızdır!

Adressiz mektup gönderip “terörü lanetleme” üstünden hiçbir yere varılmaz. Sol bilinen sendikalar ve bilinen adresle hesaplaşma cesaretini çoktan yitirmiş olan her tür sol, bir de bunu denedi. Oysa bizim parklarımızın insanları bu ikiyüzlülüğe gelmez. İkiyüzlülüğe gelemiyor olmak, politikası ve örgütüyle büyük mevzilere sahip bulunduğunu iddia edemeyeceğimiz solun bu ülkedeki en büyük mevzisidir. Berkin'i uğurlamaya giden ve uğurlamadan dönen vapurlarda hesap kitap olmaz...

Ve bu mevzi varsa zaten sol bitmez.

Sol bu olgun acıya ve çocukça gelecek heyecanına ayaklarını basacak ve boşluğu dolduracak. Bazı şeyler hakikaten eskisi gibi olmayacak.

 

habersol

Aydemir GÜLER | Tüm Yazıları
Hits: 1320