Çağımızın Ago Paşaları

~ 10.07.2011, Kanat ATKAYA ~

ZAMANIN ruhuna göre renk değiştiren meslek çiçeklerini okudukça aklıma gelen ve bıyık altından gülmeme yol açan pek sevgili bir kahramanım var.

İştirakçi Hilmi karikatürlüğünden Prens Sabahaddin karikatürlüğüne savrulanları, Fatsa-Hopa arasında yolunu kaybedenleri, 28 Şubat manşetçiliğinden ileri demokrasi havariliğine terfi ediverenleri, “Yaşasın kahraman savcı” derken “Ama belge servis ediliyor savcılıktan”a dönenleri, her devrin megafonunu kapıp kürsüye çıkma yeteneğine sahip olanları şaşkınlıkla izlerken Ago Paşa'yı düşünürüm.
Kimdir Ago Paşa?
Yazarı Refik Halid'in tanıttığı şekilde aktarmak gerekirse:
“Ago Paşa, kolayca tahmin edeceğiniz veçhile ne Türkiya'de ferikliğe terfi etmiş bir Alman generali ne de İstanbul'a yerleşmiş bir Mısır veya Tunus kibarıdır...
Ago Paşa Senegalli bir kuş, zeki bir papağandır...”
* * *
Refik Halid, 1922'de yazdığı “Ago Paşa'nın Hatıratı”nda, İkinci Meşrutiyet'ten Kurtuluş Savaşı'na kadar yaşananları kafesinden takip eden papağanı konuşturur.
Ago Paşa'nın hatıraları, kuşçu dükkanında “talim ve terbiye gördüğü” günlerde öğrendiği ilk cümle olan “Millet Bahçesi'ne gidelim” cümlesiyle başlar.
Henüz II. Abdülhamid'in hafiyelerinin kol gezdiği “istibdâd” (baskı) günlerinde son derece sakıncalı bir cümledir bu.
İki polisin dükkan sahbine “Ne diyor bu kuş!” diye çıkışmalarının ardından yeni cümle ezberlettirilir Ago Paşa'ya: “Padişahım çok yaşa!”
Bu cümle sayesinde “Saray'a gönülden bağlı” bir mühim insanın konağına kapılanır, şahane bir hayat sürmeye başlar.
“Padişahım çok yaşa!” dedikçe güzel Çerkes kızları fıstıkla besler, öper, koklar Ago Paşa'yı.
Fakat bir gün “Padişahım çok yaşa!” dedikçe onu ödüllendiren sahipleri “Sus melun kuş, sürdürecek misin bizi!” diye azarlamaya başlar.
Temmuz Devrimi yapılmıştır, Meşrutiyet ikinci kez ilan edilmiştir.
Hemencecik yeni devre uyum sağlayacak cümleyi ezberler canını kurtarmak için “Yaşasın hürriyet! Yaşayın millet! Yaşasın Enver! Yaşasın Niyazi!”
* * *
Devrin hâkimlerine yaranmak isteyen sahibi bu yetenekli papağanı hemen İttihat ve Terakki'nin genel merkezine hediye eder.
İttihat ve Terakki'de “Yaşasın cemiyet! Yaşasın hürriyet! Yaşasın Enver!” günleri bir Mart sabahına kadar mutluluk ve coşkuyla sürer.
Ancak bakımını üstlenen yeni efendisi o Mart sabahı “Susturun şu melun kuşu!” diyerek dalar odaya.
Gerici 31 Mart ayaklanması yeni sloganını da belirler tabii. Ago Paşa artık “Şeriat isteriz!” diye bağırarak alkış toplamaktadır.
Fakat tahmin edeceğiniz gibi bu slogan da uzun süre popülerliğini koruyamaz; Mahmut Şevket Paşa önderliğindeki Hareket Ordusu ayaklanmayı bastırır.
Devir “Yaşasın Mahmut Şevket Paşa!” diye bağırmak, “Kimdir onlar? Kimdir onlar? Hareket Ordusu” türküsünü çığırmak devridir.
Ancak sokaktan geçen seyyar satıcıdan kaptığı bir cümleyle türküyü “Kimdir onlar? Hareket Ordusu! Lahana Turşusu” diye değiştirince yine yer paparayı!
* * *
Devir hızlı değişmektedir ve zavallı Ago Paşa da aynı hızla slogan ezberleyip bağırmak zorundadır tatlı canını kurtarmak, kafesinde oturmak için:
- Yaşasın Kâmil Paşa!
- Yaşasın harp!
- Yaşasın Hindenburg!
- Yaşasın Enver Paşa!
- Yaşasın Cemal Paşa'nın Kanal Seferi!
- Yaşasın zaferi nihai!
* * *
Yaşı ilerleyen, yorulan ve aslında “Yaşasın sulh!” demek isterken “Yaşasın harp!” diye bağırmaktan bitap düşen Ago Paşa, savaş zengini bir tüccar olan son sahibinin yanındadır hikayesini tamamlarken.
Birinci Dünya Savaşı kaybedilmiş, İttihat ve Terakki yöneticileri arkalarında bir enkaz bırakarak tüymüştür.
Savaşın bitmesiyle yağlı kapıyı kaybeden sahibiyle birlikte Enver-Cemal-Talat ve yandaşlarının ardından serbestçe hakaret etme özgürlüğü sevindirir Ago Paşa'yı:
“Hinoğlu hinler! Zırtapozlar! Çanak yalayıcılar!”
Ancak kaderinde yine “Yaşa!” demek vardır.
Satıldığı evde “Yaşasın Kuvayı Milliye!” diye bağırırken bulur kendini son olarak.
Tek bir dileği vardır çalkantılı ömrünü tamamlamadan önce “Yaşasın müsalâha!”, yani “Yaşasın barış, uzlaşma!” diye bağırabilmek...
Ah Ago Paşa, ah!
Takipçilerinin halini bir görseydin de “Yaşasın Ago Paşa!” diye bağırsaydık hep beraber...

(Hürriyet 10.07.2011)

Kanat ATKAYA | Tüm Yazıları
Hits: 1840