Artık Başbakan’ın “teftiş ve muayenesine tabi tutulmuş” yayınlar ile matbuat, Başbakan’ın tayin ve takdirine göre kanun dairesinde serbesttir.
Artık Türkiye’de basın özgürlüğü sağlanmıştır (!) Çünkü Başbakan öyle söylüyor.
Artık davalar adliyelerde görülmüyor. Radyo, televizyon ve gazetelerde kurulmuş olan medya yargılamaları ile ifade özgürlüğüne kimin ne kadar hak sahibi olduğuna veya olmadığına Başbakan ve politikacılar karar veriyor. Gazetecilerin ne zaman ve ne yazacağını ve nasıl yazacağını, kimin “terörist”, kimin “neci” olduğuna veya kimin “bucu” olmadığına dair açıklamalar yapıyor.
Siyasiler hakkında yazılan yazıları ağır eleştiri diye karara bağlayan mahkeme kararlarını eleştiren Başbakan; neyin hakaret ve neyin ağır eleştiri olduğunu gazetecilerden daha iyi biliyordu, artık yargıdan da daha iyi biliyor… Hukukla ilgili her olay, her dava üzerinden demokrasi dersi veriyor. Her açılan davanın, her tutuklamanın, her yazılanın, her haberin, her köşe yazısının; neden ve niçin yazıldığını, hangi amaca hizmet ettiğini ifade özgürlüğüne uyup uymadığını biliyor. O her şeyi biliyor, gazeteciler bilmiyor(!) Artık Türkiye’de basın özgürlüğü Amerika’dan daha ileridir (!) Çünkü İçişleri Bakanı öyle söylüyor. O halde doğrudur.
Kısacası, öyleyse, öyledir! Size daha başka ne söylenebilir ki?
Yakında yürürlükten kalkacak olan 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’da, “Yayınların Men Edilmesi” başlıklı 25. inci maddesinde Başbakan veya görevlendireceği bakan radyo ve televizyon yayınlarını durdurabiliyordu. 25. maddeye göre, “Yargı kararları saklı kalmak kaydıyla yayınlar önceden denetlenemez ve durdurulamaz. Ancak, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle ihtimal dâhilinde ise Başbakan veya görevlendireceği bakan yayını durdurabilir.” Bu karara karşı Danıştay’da iptal davası açılabilir ve Danıştay bu davaları öncelikle karara bağlar. Yürütmeyi durdurma talebi varsa 48 saat içinde karar verir.
TBMM tarafından kabul edilen yeni kanunun 7 inci maddesinde; bu düzenlemeye benzer maddenin başlığı “Olağanüstü dönemlerde yayınlar” oldu. Artık “olağanüstü dönemler” söz konusuyla “yayınlar” “geçici yayın yasağı” ile yasaklanabilecektir. Kanundaki “olağanüstü dönemlerde yayın” ve “geçici yayın yasağı” kavramları yenidir. Madde yeniden şöyle düzenlenmiştir.
“Olağanüstü dönemlerde yayınlar
MADDE 7- (1) Savaşlar, terör amaçlı saldırılar, doğal afetler ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında da ifade ve haber alma özgürlüğü esas olup, yayın hizmetleri önceden denetlenemez ve yargı kararları saklı kalmak kaydıyla durdurulamaz. Ancak, millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hâllerde yahut kamu düzeninin ciddî şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya görevlendireceği bakan geçici yayın yasağı getirebilir.
(2) Medya hizmet sağlayıcı, Cumhurbaşkanının veya Hükümetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel sağlığın ve genel ahlâkın gerekleriyle ilgili bildirilerini, bildirinin ulaştığı gün saat 23.30′a kadar yayınlamakla yükümlüdür.
(3) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca alınacak kararlar aleyhine açılacak iptal davaları doğrudan Danıştay’da açılır. Danıştay bu davalara öncelikle bakar ve karara bağlar, yürütmeyi durdurma talepleri hakkında kırksekiz saat içerisinde karar verir.”
Yeni düzenlemede sayılan, “savaş, terör amaçlı saldırılar, doğal afetler”, olağanüstü dönem sayılacak ve bu durumlara ek olarak “benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında” dahi ifade ve haber alma özgürlüğü esas kabul edilecektir.
Sayılan bu durumlarda dahi ifade ve haber alma özgürlüğünün esas alınması kadar pozitif bir yaklaşım olamaz zaten. Bir başka deyişle, bu düzenlemeye göre asıl olan ifade özgürlüğüdür ve hatta halkın haber alma hakkının korunmasıdır. İşte bu nedenle yayın hizmetleri önceden denetlenemeyecektir. Tek istisna yargı kararıdır. Ortada bir mahkeme kararı varsa yargı kararına göre yayınlar durdurulabilecektir.
Böyle bakılınca kulağa hoş gelen maddedeki birinci fıkranın bu ilk cümlesinden sonra ikinci cümlesindeki “ancak” kelimesinden sonraki düzenlemeye göre; millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hâllerde yahut kamu düzeninin ciddî şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya görevlendireceği bakan geçici yayın yasağı getirebilecektir.
İşte “ancak” gibi sihirli bir kelimeden sonra gelen bu yeni düzenlemeye göre; artık “savaş”, “terör amaçlı saldırılar”, “doğal afetler”, “benzeri durumlar” ve “benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında“, milli güvenlik veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu kabul edilecektir.
Artık, Başbakanlık takdirindeki “kriz zamanlarına” dair geçici yayın durdurmalar kapıdadır.
Bir başka deyişle, maddede sayılan hallerin tümü ve bu hallerin ortaya çıkardığı durumlar “benzeri olağanüstü durum” sayılacak ve “kriz zamanı” kabul edilerek yayınlara “geçici yayın yasağı” koymak olağan bir durum sayılacaktır.
Artık halkın haber alma hakkı Başbakan’ın tayin ve takdirine bağlı olarak değişecektir.
Eskiden daha az ve daha dar yorumla alınabilecek yayın durdurma kararları, artık daha çok ve daha geniş yorumlanabilecek takdir hakkı ile Başbakan’ın iki dudağı arasındadır.
İfade özgürlüğü, halkın haber alma hakkı ve yayınların önceden denetlenemeyeceği ilkelerinin aynı kanun maddesinin birinci cümlesinde önce ilke olarak kabul edilmesinin hemen ardından “ancak” kelimesi ile başlayan ikinci cümleyle kaldırılmasının nasıl mümkün olabileceği konusundaki en iyi örneklerden birisi, herhalde bu düzenlemedir.
Kısacası eskiden 1924 Anayasasının 77 inci maddesine göre “Matbuat, kanun dairesinde serbesttir ve neşredilmeden evvel teftiş ve muayene tabi değildir” şeklindeki düzenlemeye göre, basın “kanun çerçevesinde” özgür sayılıyordu.
Bu nedenle, Başbakanlığın geçici yayın durdurma kararları, olağanüstü durumlarda ve kriz zamanlarında alınmış olacağından kanuna uygun olacaktır. Kanun dairesinde serbest kalan radyo ve televizyon yayınları önceden “teftiş ve muayeneye tabi tutulmamış” sayılacaklardır.
Artık Başbakan’ın “teftiş ve muayenesine tabi tutulmuş” yayınlar ile matbuat, Başbakan’ın tayin ve takdirine göre kanun dairesinde serbesttir. (Fİ/EÖ)
(Bianet 21.02.2011)